AYASOFYA'NIN KUYRUK ACISI 15 TEMMUZ
Yakup Aksungur

Yakup Aksungur

SORU-YORUM

AYASOFYA'NIN KUYRUK ACISI 15 TEMMUZ

13 Temmuz 2020 - 09:13

İstanbul’un Tarihi Alanları içinde yer alan Ayasofya 6. yüzyıldan günümüze ulaşmış bir yapıttır. 1453 yılında Peygamberimiz Hz Muhammed (sav) in övgüsüne ve müjdesine mazhar olma bahtiyarlığına erişmiş, İslam Halifesi Fatih Sultan Mehmet Han ve şanlı Osmanlı ordusunun İstanbul’u fethetmesiyle, fethin sembolü olarak camiye dönüştürülmüştür. Ayasofya’nın geleceğini düşünerek bir vakıf kuran Fatih Sultan Mehmet Han, cami dışında bir amaçla kullanılmamasını istemiş ve bu amacın dışında kullananlara beddua etmiştir. Diğer yandan birçok mülk vakfederek, camiinin sürekli bakımına kaynak sağlamıştır.  Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra İstanbul itilaf devletlerince işgal edilmiş ancak bu işgal daha sonra sonlandırılmıştır. Osmanlı Devletinin mirası üzerine kurulan yeni devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Ayasofya Camiini yapılan görüşmeler sonucunda 1935’de bakanlar kurulu kararıyla müzeye çevirmiştir.

 “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen “Ayasofya” adı, erken Hıristiyanlık döneminden başlayarak birçok kiliseye verilmiştir. İmparator I. Iustianios tarafından (bugünkü Ayasofya Cami) kilise olarak yaptırılmıştır. İstanbul Ayasofyası, Ayasofyalar arasında özel bir yere sahiptir. 1985 yılında İstanbul’un Tarihi Alanları kapsamında Dünya Mirası Listesi’ne giren bu önemli anıtın geleceğe güvenle aktarılması için T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı titizlikle çalışmaktadır.

Bu kısa bilgilerden sonra diyebiliriz ki devletler milletin değerlerinin zıddına yönetilemez. Zaten bu yüce millet de seçimler aracılığı ile değerlerimize uygun davranmayarak, ülkemizi iyi yönetememiş ve birçok maddi manevi zarara sebep olmuş, nice iktidarları al aşağı etmiştir. Ancak bugün gelinen noktada güçlenen bir Türkiye ve tüm etnik zenginlikleriyle birlik olarak kendine güvenen bir Türk Milleti var. Ve bu yüce millet, uzun zamandır İstanbul’un fethinin sembolü olan Ayasofya’nın, müze statüsünden çıkartılarak tekrar camiye çevrilmesini ve her türlü İslami ibadetin bu mekanda yapılacak şekilde ibadete açılmasını talep etmektedir. Devletimizin ilgili makamları milletimizin bu arzusunu dikkate almış ve Danıştayın verdiği karar ile Ayasofya tekrar Camii statüsüne dönüştürülmüştür.

Bizans yıkıldı. Ama nasıl Osmanlı Devletinin mirası üzerine kurduğumuz yeni devletimizle bizler, geçmişimizi biliyor ve sahip olduğumuz tarihin farkında isek, aynen Bizans İmparatorluğundan kalan mirasın üzerine kurulan veya Bizans’a gönül bağıyla bağlı olan, geçmişlerini bilen, tarihlerinin farkında olan ve bu duyguları bugün hala canlı tutan bir çok devlet ve millet var. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif onlar için “tek dişi kalmış canavar” der. Çünkü biz istiklal savaşımızı bu devletlere karşı verdik. Gördük ki gerçekten onlar canavarca bir hisle bize saldırıyorlar. Adeta geçmişin beklide İstanbul’un fethinin özelde ise Ayasofya’nın Camiye çevrilmesinin intikamını bizden almak ister gibiler. Bu devletler ve milletler, intikam duygularından asla vazgeçmediler. Savaşla başaramadıklarını içimizden hainler devşirerek başarmaya çalıştılar. İnsan hakkı, dini özgürlük, kadın hakkı, hayvan hakkı, teknolojik kalkınma, düşünce hürriyeti gibi bizimde reddetmeyeceğimizi bildikleri maskelerin altına gizlenerek içimizden kendi düşünce ve ruh dünyalarına uygun ama konuşması ve yaşantısı aynen bizim gibi olan insanlar yetiştirdiler. Bu yetişmiş ajanlar ise yıllarca bizlere yakın yaşadı ve biz onları kendimizden birileri sandık. Her şeyimizi öğrendiler. Hatta devletimizin her kademesine yerleştiler. Bazen bizim en yumuşak yanımız olan dini alandan gelen bu hainliği, imanımızın verdiği şevkle görmedik. Zaten bizim kendilerini görmemizi istemeyen bu yapılar süslü sözlerle ve gösterişli hareketlerle bizi kandırmayı başardılar. En son hainliklerini yapabilecek imkana gelinceye kadar, Kuran’dan ayetler ve peygamberimizden hadisi şerifler okudular. Bizi bizim değerlerimizle kandırdılar. Bazı ileri görüşlü ve sezgisi güçlü insanlarımız bizi uyarsalar da biz aldanmaya devam ettik.  Göremedik en zor zamanlarımızda bile kim kimin yanındadır. Başörtüsü zulmünde, İmam Hatipler meselelerinde, Kuran kursları meselelerinde, kesintisiz eğitimde, ehli sünnet yapılarının tavsiyesinde, onların numaradan bir yerlerde durduğunu ve zamanı gelince elimizden tutacaklarını sandık hep. Meğerse çok açık vermişler de biz iyi niyetimizin kurbanı olmuşuz.

Bizans’ın kalıntısı ve uzantısı olup belli merkezlere hizmet eden karanlık yapının hizmetkarı olan yeni hainler, iyice güçlendiklerini düşündüler ki 15 Temmuz 2016 günü ülkede darbe yapmaya kalkıştılar. Ancak geçmiş darbelerden ders çıkarmış bu aziz millet, bu kez işin ciddiyetini çok iyi kavramış ve iyi niyetli olduğumuz yapıların aslında bir hainlik peşinde koştuğunu sezmişti. Uzun zamandır fetö zaten gözümüzde adı konulmamış bir hain yapıydı. Fetö, darbe düğmesine basar basmaz sokaklar ana baba günü oldu. Tankların önüne yatanı mı ararsın, helikoptere taş atanı mı? Savaş uçaklarının üstüne atlamaya çalışanı mı yoksa makineli silahlara göğsünü siper edenleri mi. O gece darbeye hayır diyen herkes meydanlara indi ve darbeci hainler kısa sürede derdest edildi. Şehitlerimiz ve gazilerimiz oldu. Ama fetö ve hizmet ettiği karanlık odakların darbe hevesi bitirildi. Millet istikbaline ve istiklaline sahip çıktı. Devletimizi yönetenler, özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN darbecilere teslimiyet göstermediler ve milleti meydanlara davet ettiler. Milletle yan yana durdular. Bu ise geçmiş darbelerde görülmemiş bir durumdu. Devleti yönetenler milletle elele vererek darbecilere darbe yapmışlardı. Zafer aziz milletimizindi.

Şurası iyi bilinmeli ki 15 Temmuz darbe girişiminin amacı aslında bizim tarihimizden dolayı bize düşman olanların, içimizdeki işbirlikçileri aracılığı ile intikam almaya kalkışmasıdır. Ülkemizdeki darbeler tarihini incelediğimizde hepsi, dış kaynaklı ve dış destekli olduğu gibi hiçbiri milletin istediği olmadığından yapılmamış, tam tersi milletimizin istekleri gerçekleştiği için, ülkemiz iyi yönetilmediği için değil aksine iyi yönetilmeye başladığı için yapılmış darbelerdir.

15 Temmuz darbesi askeri olarak başarılı olamamış olsa da içimizdeki ehli sünnet olan ve hain olmadıkları devletimizce de bilinen Anadolu irfanının da halkımız gözünde şüpheli hale gelmesine sebep olmuştur. Maalesef şimdilerde yan yana gelip Allah demeye çalışan herkese “acaba” gözüyle bakılmaktadır. Çünkü hainler son hainliklerini dini kisveyle yapmışlardır. Ancak ferasetine güvendiğimiz milletimizin bu kafa karışıklığını kısa zamanda aşacağına ve bizler için büyük bir kazanım olan Anadolu arifan geleneğimize sahip çıkacağına inancımız tamdır.

Ayasofya’nın tekrar cami olarak  açılmasıyla kuyruk acısı daha da derinleşen içimizde ve dışımızda tasmasını karanlık yapıların tuttuğu köpekler (hayvan köpeklere de bu benzetmeyle  hakaret oluyor amma kusura bakmasın kar atık) bundan sonra daha çok havlayacaklar ve ısırmak için fırsat kollayacaklardır. Ancak biz bugünkünden daha da çok birleşip değerlerimiz etrafında kenetlendiğimizde hiçbir şey yapamazlar Allah’ın izniyle. 15 Temmuz gibi girişimlerin tekrar yaşanmaması ve Ayasofya için alınan camii olmalıdır karının ülkemiz, milletimiz ve tüm İslam alemi için hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar