"FETÖ'nün ardındaki NATO'cu generaller"
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Sungurlu İlçe Başkanı Yasin Şahin, 'FETÖ'nün ardındaki NATO'cu generaller' başlığıyla bir makale kaleme aldı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Sungurlu İlçe Başkanı Yasin Şahin, “FETÖ’nün ardındaki NATO’cu generaller” başlığıyla bir makale kaleme aldı.
Yasin Şahin’in makalesi şöyle;
Artık açık konuşmanın zamanıdır. İran İslam Cumhuriyeti, 1979 yılında emperyalist Batı tarafından kurduruldu ve kısa zamanda bölgenin başına bela oldu. ABD yanlısı “Türkiye FETÖ İslam Cumhuriyeti’nin” kurulması için ilk adımlar da 12 Eylül 1980 askeri darbesinin NATO’cu generalleri tarafından atıldı.
Modern Lawrence oyunu
Tabii İran ne kadar Müslüman devlet olduysa, FETÖ işbaşına gelseydi Türkiye de işte o duruma düşecek, “İslam” sadece ülkenin adında kalacaktı. Emperyalistlerin desteğinde gerçekleşecek bir rejim değişikliğinden de zaten ne beklenebilirdi ki? Ama Batı’nın modern Lawrence’ları İslamcı gençleri aldattılar. Bazıları bu çıkmaz yollarda dolanıp durdular, kimi ihanetle kimliğini, kimi boş inatla gençliğini, kimi de inançlarını yitirdi. Ama hatalarından ders çıkaranlar da oldu, sağlam ve ayakta kaldılar ve ülkelerine büyük bir sadakatle hizmet ediyorlar.
Soğuk Savaş döneminde ABD, dönemin Komünist Rusya’sını yeşil bir kuşakla çevrelemeyi, bölgede İslami yaşama saygılı ama asıl olarak Batı yanlısı rejimler kurmayı hedefliyordu. Çünkü Arap milliyetçiliğini savunan laik rejimler hem ABD’ye kafa tutuyor, hem de Rusya ile yakınlaşıyorlardı.
Diyalogcu cemaatler
ABD, daha İngiltere’nin çok güçlü olduğu 1910’lardan beri “komünistlere karşı Hıristiyanlarla birleşmenin ve onlarla diyalogun çok iyi olacağını savunan” bazı cemaat şeflerini kullanmaya karar verdi. 1960’lardan sonra Türkiye’de de CIA ve MİT işbirliğiyle görünüşte İslami ama aslında ajan, çok sayıda dernek, cemiyet, mücadele derneği ve birliği ve buna benzer şebekeler kuruldu. Tabii samimi ve içten İslamcıları bu bataklıktan tenzih etmek gerekir, zaten bugün bu konuda çok basit kıstaslarımız var. Örneğin 16 Nisan referandumu bunlardan biridir, kim EVET, kim HAYIR dedi, kim dilini cebine sokup gizli HAYIR’cılık yaptı bellidir.
ABD’nin Ort adoğu tuzağı
ABD, nerdeyse 80 yıldır dünyanın bir numaralı süper gücü ise bunu petrol ve stratejik konum zengini Ortadoğu üzerindeki egemenliğine ve İslam dünyasını ajanları vasıtasıyla manipüle etmesine borçludur. Bu ajanların yönetimindeki birçok “sözde İslamcı” ama gerçekte Amerikancı örgütün görüşü şu olmuştur: “Devlet, millet, vatan diye bir şey yoktur, ümmeti toplayıp İslam devleti kurmalıyız, ama bunun için şimdilik zayıfız, o halde... O halde ABD’yle, AB’yle, Batı’yla işbirliği yapıp onlara hizmet sunalım ki laik milliyetçileri devirmek için destek alalım. Hele bir güçlenelim daha sonrasını düşünürüz.”
Tabii bu işin sonrası asla olmamış, daha doğrusu bu “çakma İslamcılık” macerası 7 İslam ülkesinin haritadan silinmesi, milyonlarca Müslümanın şehit olması, çocuk cenazelerinin Akdeniz kıyılarına vurmasıyla sonuçlanmıştır. Bu maceralara katılanların bir kısmı İslam dışına kayıp iyice ajanlaşmış, bir kısmı ise insanlıktan tamamen çıkıp barbar sürüsüne dönüşmüştür. Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdikten sonra işlerinin tamamlandığını düşünen ABD daha Obama döneminin sonunda eski ajanlarına tekmeyi basmışlardır.
Oyun bitti
Yeni ABD Yönetiminin hoşgörülü görünmeye bile tenezzül etmeyip açıkça İslam düşmanı olmasının bir nedeni de budur. Tabii bu hâlâ o eski oyunları yeniden sahneye koymaya çalışanlar için çok kötü bir haberdir. Çünkü ABD arkadan desteği çekince, bu çakma, sahte ve ithal malı “İslamcıların” Müslüman memleketlerinde yüzde 3’ten fazla destek toplamaları imkânsızdır.
Türkiye’de 90’lı yıllardan itibaren “asker-sivil” ayrımı üzerine kopartılan gürültüde sanki askerler katı laiklikten yana ve siviller o Amerikan tipi “çakma İslamcılığı” savunur algısı yaratılmıştı. Eski FETÖ medyası ve devşirmeleri Taraf yazarları sürekli askerin kötülüğü ve sivilin iyiliği üzerine yazıp çizerlerdi. Oysa 12 Eylül 1980’den beri askerin NATO’culuğu giderek FETÖ’cülüğe evrilmeye başlamıştı. FETÖ’nün de Taraf’ın da ipleri NATO’cu generallerin elindeydi.
İşin içinde NATO vardı
Ülkeyi adım adım “FETÖ İslam Cumhuriyeti” rejimine sürüklemek isteyenler NATO’cu askerlerdi ve bu görevi Amerikalılardan almışlardı. Bunun kanıtlarını şimdi daha iyi görüyoruz. Kuleli Askeri Lisesi’nin 85-86-87 mezunlarında FETÖ’nün ful yaptığını bugün biliyoruz. 28 Şubat’ın ana amaçlarından birinin de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne FETÖ’cüleri yerleştirmek, onların önünü açmak olduğunu görüyoruz. Kimlerin kimler tarafından en üst makamlara getirilip FETÖ darbesinin komutanı olarak düşünüldüğünü anlıyoruz.
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının arkasında ne liberaller, ne de hatta FETÖ medyası olduğunu, emir, talimat ve yönlendirmelerin bizzat ordunun içinden geldiği ortalığa dökülen fotoğraflardan anlaşılıyor. Kimlerin kimlerle kanka olduğunu görünce, değişik komutanların ve bürokratların aldıkları tavırlara bakınca örneğin Kozmik Oda skandalının sadece bir sivil politikacı olan eski Meclis Başkanı Arınç’la başlayıp bitmediğini görüyoruz. FETÖ ile mücadele bir milli bağımsızlık savaşıdır ve işin başındayız.