"Metin hocamızı unutmayacağız"
Sungurlu Lalegül Derneği Başkanı Emin Murat Nazlımoğlu, merhum Abdulmetin Balkanlıoğlu'nu anlattı.
Sungurlu Lalegül Derneği Başkanı Emin Murat Nazlımoğlu, merhum Abdulmetin Balkanlıoğlu’nu anlattı.
Nazlımoğlu, “Bu yazıyı yazma sebebim çok değerli Sungurlu halkımıza, Derneğimiz Onursal Başkanı canımız, Rahmetli Abdulmetin Balkanlıoğlu hocamı anmak ve anlatmak.” dedi.
Emin Murat Nazlımoğlu, şu ifadeleri kullandı, “Yazıda geçen cümleler ve anılar benim ve hocamı tanıyan bazı kişilerin anlatımlarından seçmelerdir. Hocamı tanımam 1997 yılından önceye dayanıyor. 1997 yılında ki evliğimin mimari hocamdan evlenmek istediğimi söylemiştim o‘da eşinin akrabasını uygun gördü ve bizleri evlendirdi. Allah ondan razı olsun. Böylelikle Sungurlu’ya da bir hoca hanım kazandırdı. Sevgili eşim o günden bu tarafa kendisi gibi hoca hanımlar yetiştirmek için uğraşıyor bende elimden geldiğince bu yolda destek oluyorum.
Metin hocam Sungurlu’ya geldiği zaman elimden geldiğince hizmetinde bulunmaya çalıştım. Tanıdığım günden vefatına kadar her daim olabildiğince yanında olmaktan geri durmadım. Hayatımın bir çok önemli bölümünde imzası bulunan Metin hocamla 2002 yılında Hac yapmak nasip oldu. Aynı odada 7 kişi kalmıştık hocamla beraber, yorgunluğumuzu atmak için otel odasına gelip çay demler içer muhabbet yapıp bizler uzandıktan sonra dahi hocam bir anda kaybolur gider onu yatakta pek göremezdik. Mekke ve Medine sokaklarında sanki memleketinde gibi davranır insanlara sanki köylüsü gibiymiş gibi, hiç tanımadığı kişiler sarılır, belini kütletir ah! diyenler Allah de der; Allah deyince bırakırdı ve bana dönüp dedi ki, “evlat sevginin dili olmaz’’
Hocamdan birçok şeyler almak nasip oldu. Hocam Allah rızasını en önemli gaye edinen bir farklı kişiydi. Hocama göre Allah rızası bazen bir minik çocuğu gülümsetmekten geçiyor, bazen bir kediyi sevmekten, bazen bir garibana hatır sormaktan. Bazen bir ihtiyarla şakalaşmaktan. Bazen dargınlığı olanları barıştırmaktan, bazen annesinin elinden bükme yemekten, bazen zalime hakkı haykırmaktan ve korkmamaktan, bazen eşine karşı alttan almaktan, bazen kabirdeki Ehlullah’ı ziyaret etmekten, bazen hoca olma yolunda maddi imkanı olmayanlara destek olmaktan. Farklı teknikleri vardı Allah rızası kazanma yolunda Metin Hocanın.
Hayatı hep bir koşturmaca ile geçiyor. Bir günde farklı illerde belki 5-6 sohbet yaptığı oluyordu. Onunla birlikte yola çıkanlar evlerine döndüklerinde helak oluyor bir hafta dinlenmek zorunda kalıyordu. Bizleri bırakıp gidince neden bu kadar koşturduğunu daha iyi anladık. 60 yıllık bu ömre meğer daha fazla Amel sığdırmak ve Mevla’sının rızası için daha fazla Amel yapmakmış gayesi. Ailemin de hocası idi anneme şakirun alim dediğimde hep aklımda ve duamdasın der. (Say yaparken yapılan duada geçen bölümden dolayı) Babama 10 dönüm bostan yan gel yat Osman diye hitap eder. Eşime sevgili kızım derdi. Beraber yemek yerken çok iştahlı ve samimi yemek yer ve sofra duası yapar, Aile büyüklerimize ve Sungurlumuzda ki tüm Müslümanlara da dualarda bulunurdu. Çayına bir miktar kesilmiş limon atardı. Yanında olmaktan müthiş feyz aldığım, hayatımın bir çok dönüm noktasında yol gösterenim, danışmanım, Ailemin her daim yanında hissettiği ve onsuz bir programı düşünemediğimiz büyüğüm.
Sungurlu’da derneğimizin Kur’an Kursu binasını bitirmek için Hocamın üzerine gider hadi hocam elini çabuk tut derdim. En son Sungurlumuza Ramazan Ayı’nda geldi hanım kardeşlerimize bu mekanda (Yesevi arkasındaki Kurs Binamızın Mescidinde) sohbet etti, sohbetine gelen hanım kardeşlerimizden Allah razı olsun mescidi doldurdular. Sonra da Çorum Abdi Bey Camiindeki sohbeti yaptı. Sohbetten sonra benim kendisinin inşaatı bitirmesi için üzerine gideceğimi düşündüğünden şöyle dedi, “Evlat inşallah yakında bu kursu anahtar teslimi halledeceğim, için rahat olsun tamam mı” dedi ve arabasına bindi gitti. Her daim umutlu, sorunlara ve olaylara pozitif bakan güzel insandı. Ben ondan razıyım Allah da razı olsun. Hepimizin bildiği gibi her aldığı her nefesinin ve her yaptığının gayesinde Muhabbetullah ile bağlantı kurardı ve Muhabbetin Mevla’nın Rızai şerifine mazhar olmada en önemli husus olarak sürekli anlatırdı. Maddi gücünün çok üzerinde, şartları zorlayarak, mazlum coğrafyalardaki Müslümanların destekçisi, kendini ilme adayan, kendisine müracaat eden her Müslüman gencin maddi manevi destekçisi, belki de birkaç ömre sığabilecek bereketli bir ömür, ve daha nice, Rabbimize malum olan hayırların faili, yeri doldurulamayacak bir insan, geride benim için taklidi bile imkansız bir hayat örneği yaşayıp Rabbine yürüdü. Kendisine bir soru sorduğumuzda veya bir konu danıştığımız da veya kendisi bir şey söylediği zaman konuşmasının başında veya sonunda mutlaka en az bir Ayet ve bir Hadisle açıklar ve soru işareti bırakmazdı ve konuştukları ile Ayet ve Hadislerin hayatımıza nasıl uygulamamız gerektiğine ışık tutardı. Bir şey istediğimiz de hay hay tek duyduğumuz cevaptı. Herkesi özel hissettirmezdi. Herkesi özel hisseder ve öyle davranırdı, Çünkü Yaradılanı Yaradandan ötürü seven bir gönül dostu idi. Hepimiz buna şahidiz. Kendisinde liderlik vasıfları mevcuttu. Bir toplulukta hemen odak noktası olurdu. Büyük toplulukları çok rahatlıkla yönetip idare edebilecek bir kabiliyete sahipti.
Kendi şahsi hiçbir sıkıntısını uzunca bir süre dert etmez fakat bizim sıkıntılarımız bitene kadar derdi olur hiçbir şey elinden gelmese de bizim dertlerimiz bitene kadar sürekli, bizlere bizlerden daha fazla ve içtenlikle dualar ederdi. Mevla’mıza yalvarırdı.
Hiçbir zaman hiç bir konuya negatif baktığını görmedik. Her zaman çözüm odaklı ve olumlu idi. Samimiyetle ve sahiplenerek davranırdı. Bizler ondan son derecede razıyız. Mevla’mızda ondan son derece razı olsun Peygamber Efendimize ( S.A.V.) komşu eylesin. Bizlere de her daim onunla beraber olmayı nasibi müyesser eylesin.
"Hoca" vasfına sahip çok az muhteremin cenazesi bu denli kucaklayıcı ve toparlayıcı olmuştur. Cenazeye her kesimden Müslüman iştirak etmiş ve merhum herkesi hüzne boğmuştur. İçimizden bir şeyler kopup gitti hocanın vefatını duyunca. Bu kesin. Ama bir şey daha kesin ki o da bir şeyleri de yeşerttiği gerçeği. Hoca, biiznillah, umudu, kardeşliği, bir ve beraber olmamız gerektiğini yeşertip gitti. Tepeden tırnağa ihlas, samimiyet, ümmet, uhuvvet, gayret, dert, dava, mücadele, aşk, sevgi, muhabbet olan bir şahsiyetin yokluğuna alışmak çok zor. Henüz hayatta olan biz Müslümanların da evet, galiba bizlerin de öyle kucaklayıcı öyle üstün vasıflarımız olmamız gerekiyor. Bizler merhumu ne zaman dinlediysek hep birlik ve beraberlikten bahsediyordu, gönlü ne kadar da genişti muhteremin, hiçbir zaman ayrım gayrım yaptığına tanık olmadık. Farklıydı, ufak tefek, basit meselelere aldırış etmeden yoluna devam ediyordu. Gözü kulağı hep ümmetin genelindeydi. Onlar nereye meyletmişse kendisi de o tarafa meylediyordu, yüzbinlerin iştirak ettiği cenazesinde insanlara baktığımda herkesin kendisiyle ilgili mutlaka bir teması olduğuydu. Bu kısacık ömründe bu kadar insanla özel ilişkiler kurmayı başarabilen ve ulaşılması çok kolay olan bir müthiş insan, seni asla unutmayacağız, senin gibi olmamız mümkün değil ama o yolda olmaya çalışacağız. Ondan geriye kalan bir söz; “Birileri sizin gözünüzün içine bakamıyorsa, kaçın o şahıslardan, gözler ve yüzler yalan söylemez”. Abdülmetin Balkanlıoğlu, arkadaş ve dostlarıyla geçen anılar; Hocamı rahmetli olduğu gün sabah dokuzda aradım hocam rüya gördüm bir araba vurdu sana havalandın yere düşmediğini gördüm dedim bana şöyle söyledi; “Allah bana layık olanı nasip eylesin hayat bir pamuk ipliğidir bir nefes alırsın bir nefes verirsin sonumuz Cennet mekan olsun selamünaleyküm.
Özbekistan da Nakşibendi ziyaret hocam. Her zamanki gibi herkesle şakalaşıyor, masaj yapıyor bunu gören bir karı koca gelerek Hocama dediler ki; “Hocam daha ciddi olmalısın, şakalaşmayı terk et. yoksa. Seni şikayet edeceğiz. Biraz dikkat et.” Ve ikinci gün sabah namazdan sonra İşrak Vaktini beklerken. Şahinakşi bendi kabrin başında. Şikayet eden karı koca arkadan yaşlı sarıklı, sakallı, cübbeli bir zat gelerek omzuna dokunup geriye baktı ve dedi ki yaşlı dede kadına; “Biz Metin’i severiz oda bizi sever. Sakın onu bir daha rahatsız etmeyin” Ve kayboldu ortadan. Metin Hocam yer altıyla arası çok iyi herkes bilir.
2011 Umresinde o malum muhteşem siyah beyaz tavaf görüntüsünün oluştuğu anlarda efendi kısa süreli bir rahatsızlık geçirince tüm herkes durmuş bulunduğu alanda neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Bu sırada doktorlar ve diğer hizmetkarlar da etrafın boşaltılması için rica da bulunuyorlardı. Ciddi bir kargaşa ve izdiham ortamı vardı. Tam bu sırada Abdülmetin hocamız yüksek sesle “Kabe’ye sırtınızı dönmeyin” “Kabe de tavaf durmaz” “tavafa devam edin, Kabe’ye sırtınızı dönmeyin” şeklinde yüksek sesle bağırarak hem Kabe’ye edepsizlik edilmesinin önüne geçmiş oldu hem de etrafıboşaltılarak rahat ettirilmesini ve tavaf alanından daha rahat çıkartılmasını sağlamış oldu. Devamında Kabe kapısında yaklaşık yarım saat asılı kalarak ağlaya ağlaya dualar etti. Ve en sonunda tavaf alanından otele gidene kadar elinde, cebinde para, şeker, koku ne varsa önüne gelene dağıtarak efendi için dua istedi. Ciddi bir liderlik örneği göstererek böyle bir kaos anında tam da yapılması gerekeni yapmıştı. Şakacıydı bir gün Hacdan gelmiş ziyaretine gittik, acemoğlunun yanındaki lojmanın üstünde doksanlı yılların başı altmış kişi kadar varız çember şeklinde oturuyoruz hocamda ortada bir çocuğa takla attırıyor çocukla oynuyor beş on dakika çocukla oynadı yanımda oturan bana eğildi “hoca ne zaman gelir” diye sordu, ben de hocayı tanımıyor musunuz dedim, “hayır tanımıyorum” dedi, şu ortada çocukla oynayan hocadır dedim. Adam çok şaşırdı hayatında ilk kez böyle bir hoca profili görmüş, tüm mümin kardeşlerimize kucak açışına şahidiz. Biz Hocamdan razı olduk Rabbimde razı olsun. Hayatı boyunca Cihad etmiş hocamı Şehitler makamında Efendimize komşu eylesin. Bizi de onlara komşu eylesin. Allah’u Teala başta sevgili eşi, biricik kızı ve oğlu olmak üzere annesi ve kardeşlerine ve tüm akraba ve yakınlarına sabırlar versin, tüm ümmeti Muhammedin başı sağolsun, Sungurlumuzun bağrından çıkmış bu yiğit Hoca’yı unutmamak ve evlatlarımıza da unutturmamak nasip etsin. Allah’a emanet olunuz.”