ANNEMİZİN LİG'İ
Fatih BAŞAK

Fatih BAŞAK

ANNEMİZİN LİG'İ

25 Temmuz 2022 - 08:51

Günübirlik yaşamayı seviyoruz ve yaşamaya da devam ediyoruz. Dün ne yaptık, neler yaşadık, bu yaşadıklarımız üzerine gelecekte ne gibi önlemler almalıyız? Gibi ciddi sorularla pek ilgilenmiyoruz. Böyle olunca yarına dair doğru planlamalar da yapmıyoruz. Daha doğrusu yapamıyoruz. Deyim yerinde ise vur patlasın çal oynasın havası içerisindeyiz.

Düne dair değerlendirmelerimiz olmadığından yarına dair stratejiler de belirleyemiyoruz. Bu durum zihnimizi zehirli sarmaşık gibi sararken en kötüsü de bu durumdan rahatsız olmuyoruz. En çarpıcı örnekleri eğitim hayatımızdan, iş dünyamızdan, mesleki gelişmelerimizden, spora kadar her alanda görebiliyoruz. Sporda özellikle de futbol da bunu çok daha net yaşıyoruz. Dört büyük olarak bilinen Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor üzerine bir araştırma yaptım. (Kaynak: https://www.transfermarkt.com.tr/) Bu araştırmaya göre;

2021-2022 Futbol sezonunda;

Beşiktaş Futbol takımında 11 futbolcu gelirken, 28 futbolcu kulüpten ayrılmış. Fenerbahçe Futbol kulübünde 31 futbolcu gelirken, 32 futbolcu kulüpten ayrılmış. Galatasaray Futbol kulübünde 16 futbolcu gelirken 30 futbolcu kulüpten ayrılmış. İstatistiklere bakıldığında her yıl nerede ise bir takım gönderiliyor yeni bir takım oluşturacak kadar da futbolcu alınıyor. İşin ekonomik kısmına değinmiyorum bile. Bu rakamlara bakıldığında başarıdan bahsetmek ne kadar mümkündür?

Her yıl nerede ise tamamı değişen bir kadro, senede birkaç teknik direktör değiştiren takımlarımız ve Avrupa’da transfer pazarında önemli maddi kayıplar veren bir ülke konumundayız. Bu kadar değişenin olduğu bir yerde başarıyı yakalamak mümkün değildir. Sadece kendi ligimizde kendi kendimizi mutlu etmek ya da birbirimize hava atmaktan öte gidemeyen bir anlayışın yerleştiğini fark edemeyecek kadar kör durumdayız.

Son yıllarda Avrupa kupalarında hiçbir başarı gösteremeyen kulüplerimizin durumu bizi rahatsız etmemektedir. Deyim yerinde ise “Annemizin Ligi”nde oynamak ve oyalanmak hoşumuza gidiyor ve kendimizi böyle tatmin ediyoruz. Her sene sonunda yapılan transferleri konuşarak kendi kendimizi oyalamanın ötesine bir türlü geçemiyoruz.  “Geçen yılda birçok futbolcu aldınız, değişen bir şey olmadı. Her sene onlarca futbolcu alıyorsunuz ama başarı yok” diyecek kadar sesimizi gür çıkaramıyoruz.

Dikkat edin sezon başlamadan önce hep aynı cümleleri kuruyoruz. Bu sene şampiyon biziz. Bu sene çok iyi transferler yaptık. Futbol böyle de diğer işlerimiz çok mu farklı? İşte size Üniversite sınav sonuçları. Bugünlerde basındaki manşetlerde,  sosyal medya paylaşımlarında aynı hataları yapmıyor muyuz? Boy boy il birincilerini, okulumuzda ilk 1000’e giren öğrencileri vs paylaşmıyor muyuz? Hele de Türkiye birincisi çıkarmış isek ilin en üst amirinden başlayarak boy boy fotoğraflar çektirmiyor muyuz?

İl Müdürlerimiz illerinde başarı elde edenleri tebrik edip ödüller verirken, okul müdürlerimiz okullarında dereceye giren öğrencilerle çektirdikleri fotoğrafları paylaşmıyorlar mı?

Ama hiç birimiz üniversite kontenjanları artırılmasına rağmen üniversiteye girişte taban puanların düşürülmesine rağmen yerleşemeyen öğrencileri konuşmuyoruz.2022 YKS’de 40 tane Matematik sorusunda ortalama net sayısının 7 olduğu, Türk Dili ve Edebiyatı’nda 40 soruda 6,639 net yapıldığını konuşmuyoruz. Fen Bilimlerinde 20 sorudaki net doğru ortalamamızın 3,231 olması da çok önemli değil. Bunlar önemli konular kim ilgilenecek bunlarla. Birincilerle fotoğraf çektirmek anlamlı ve reklamı bol olan bir alan.

Siz hiç gerek LGS ve YKS’de sınavlarında sıfır çeken 96518 (doksanaltıbinbeşyüzonsekiz) öğrenci ile fotoğraf çektiren gördünüz mü? Ben görmedim. Oysa bunlar da bizim çocuklarımız. Ve eğitimde başarının ölçüsü makasın en az olduğu aralık değil midir? Asıl üzerinde durmamız gereken öğrenci kitlesi bunlar değil midir? Belediyelerimize bakın. Hemen hemen hepsi bir yıl önce değiştirdikleri kaldırım taşlarını değiştirirken alt yapıya yönelik çalışma yapanı gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü kaldırım taşı değiştirmek göze hitap etmektedir. Olumlu algıya katkı sağlar. Oysa alt yapı çalışması zahmetli ve masraflıdır. Kim uğraşacak böyle işlerle?

Kurumlarımıza bakın. Sürekli personel ve görev değişikliklerinden başka bir şey konuşulmaz. Birkaç ay önce atadığınız kişiyi alıp başka bir göreve vermek ya da tamamen görevden almak normal hale gelmemiş midir? Oysa bu durum kurumlarımızın hafıza kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle hiçbir kurum uzun vadeli programlar ve planlamalar yap(a)maz. Çalışanlar uzun vadeli düşün(e)mez. Deyim yerinde elini taşın altına koymak istemez. Çünkü her şeyimiz günü birlik. Hizmet alan kişi ve kurumların da günübirlik yaşamak hoşlarına gitmiyor değil. Herkes halinden memnun. Kim uzun vadeli düşünecek, kim uzun vadeli planlamalar yapacak? Bunlar da reklam olmaz ki. Olumlu algılar oluşturamazsınız ki?

Rehberliğin, izlemenin ve değerlendirmenin olmadığı yerde başarıdan bahsetmek mümkün değildir. Hesap soran ve hesap verenler olmadığı sürece “Vur patlasın çal oynasın” demeye devam ederiz. Ama bu ülkeyi seviyor ve vicdan taşıyorsanız eminim ki sizler de benim gibi bu cümleyi sevmeyeceksiniz.

Sevgide kalın, sevgiyle kalın…

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar